Simbiyotik Kültür: Gönüllü Katkı – Sessiz Emek
English version below: Voluntary Contribution – Silent Labor
Bir organizasyonu gerçekten ayakta tutan nedir?
Stratejiler mi, tablolar mı, raporlanan sonuçlar mı?
Yoksa işler yolunda giderken fark edilmeyen; ama sistem zorlandığında ilk yokluğu hissedilen katkılar mı?
Bu yazı, tam da bu sorunun izini sürüyor.
Dokuma Tezgâhından Doğan Bir Hak: Andon
Sanayi tarihinde küçük görünen ama büyük sonuçlar doğuran bir kırılma noktası vardır:
Dokuma tezgâhlarında çalışan işçilerin, iplik koptuğunda ya da makine hata verdiğinde tezgâhı durdurma hakkına sahip olması.
İlk bakışta bu uygulama verimsizlik gibi görünür.
Üretim durur, ritim bozulur, planlar aksar.
Nitekim başlangıçta da böyle olur.
Ama zamanla başka bir şey gerçekleşir.
Hatalar gizlenmek yerine kaynağında fark edilir hâle gelir.
Sorunlar geçici çözümlerle bastırılmak yerine kök nedenleriyle ele alınır.
Kısa vadeli aksama, uzun vadeli güvene dönüşür.
Bu yaklaşım, Toyota üretim sisteminde Andon olarak kurumsallaşır.
Makineyi durdurmak bir “yetki” değil, paylaşılan bir sorumluluk hâline gelir.
Buradaki kritik fark şudur:
Hata, cezalandırılması gereken bir kusur değil;
sistemin kendini iyileştirmesi için ürettiği erken bir sinyal olarak kabul edilir.
Bir Yöneticinin En Büyük Kabusu: Hataların Kendinden Saklanması
Hatalar dile getirilmediğinde ortadan kalkmaz.
Sadece ertelenir.
Ve ertelenen her hata,
ileride çok daha ağır bir bedelle geri döner.
Titanik: Küçük Açıklıkların Büyük Sonucu
Titanik felaketine dair yaygın anlatı, gövdede açılan tek ve devasa bir yırtık üzerine kuruludur.
Oysa resmi soruşturma ve günümüzdeki incelemeler farklı bir tabloya işaret eder.
Hasar; tek parça kesintisiz bir yarık değil,
plaka birleşim hatları boyunca oluşmuş,
toplam alanı yaklaşık 1,1 m² olan birden çok açıklık şeklindedir.
Bu tür açıklıklardan kaynaklanan sızıntılar,
normal seyir koşullarında sistem tarafından tolere edilebiliyordu.
Ancak buzdağına çarpmanın ardından oluşan hasar,
su girişini eşzamanlı ve kontrol edilemez hâle getirdi.
Sorun, kusurun büyüklüğü değil;
aynı anda birden fazla yerde ortaya çıkmasıdır.
Küçük açıklıklar, geminin su geçirmez bölmelerinin birden fazlasını devre dışı bırakır.
Bu noktadan sonra batış, teknik bir arıza değil;
taşınamayan bir sistem sonucudur.
Vasa: Bilinen Ama Taşınamayan Hata
17. yüzyıl İsveç’i, döneminin en görkemli savaş gemisini inşa eder: Vasa.
Bu gemi, gücün, caydırıcılığın ve hayranlık uyandırmanın simgesi olarak tasarlanmıştır.
Ne var ki tasarım ilerledikçe geminin denge sorunları ortaya çıkar.
Uyarılar vardır, denemeler yetersiz stabiliteye işaret eder.
Ama gemi yine de denize indirilir.
Vasa, ilk seyrinde limandan ayrıldıktan kısa süre sonra hafif bir rüzgârla yana yatar;
alt güvertedeki açık top mazgallarından su alır ve birkaç dakika içinde alabora olur.
Hata bilinmektedir.
Ama sistem, bu hatayı taşıyamamaktadır.
Hataları Söylemek Kadar, Nasıl Söylendiği de Önemlidir
Hataları dile getirmek tek başına yeterli değildir.
Nasıl dile getirildiği; ton, zamanlama ve duruş,
karşı tarafta savunma mı yoksa çözüm mü üretileceğini belirler.
KalDer’de birlikte çalıştığımız dönemde, bir sorun ya da hata dile getirdiğimde
Turgut Uzer şöyle demişti:
“Bir şeylerin hatalı olduğunu söylediğinizde size bakıyorum.
Sakinliğiniz, bunu çözebileceğiniz hissini veriyor ve içim rahat ediyor.”
Bu cümle, hatayla ilişkimi değiştirdi.
Hataları söylemek kadar,
onları taşıyacak bir zemin yaratmanın da önemli olduğunu öğretti.
Simbiyotik Kültür
Simbiyotik kültür, herkesin aynı yönde ve aynı hızda yürüdüğü bir uyum çağrısı değildir.
Aksine; kendi ritmini koruyabilen bireylerin,
başkalarının ritmini de gözeterek bir arada var olabilme kapasitesidir.
Bu yaklaşım dört ayak üzerinde yükselir:
- Bağımsız birey – bağlantısal zihin
- Küçük iyileştirme – büyük etki
- Gönüllü katkı – sessiz emek
- Açık niyet – dolaylı etki
Bu yazının odağında üçüncü ayak vardır.
Gönüllü Katkı – Sessiz Emek
Bir hatayı fark edip dile getirmek,
bir arkadaşın işini kolaylaştırmak,
sistemin aksayacağını öngörüp önceden küçük bir müdahalede bulunmak…
Bu davranışların hiçbiri KPI’larda görünmez.
Ama yoklukları hemen fark edilir.
Sessiz emek güven üretir.
Süreklilik sağlar.
Bu bağlamda çoğu zaman gözden kaçan bir nokta vardır:
Nezaket bile başlı başına bir gönüllü katkıdır.
Güleryüzle ofise girmek, günaydın demek,
hal hatır sormak ya da bir hatayı suçlamadan ifade etmek;
sistemi ayakta tutan kurallar değildir,
ama sistemin insan tarafından taşınabilir kalmasını sağlar.
Ancak burada kritik bir sınır vardır:
Sessiz emek ve onun bir yansıması olan bu davranışlar erdemleştirilmemelidir.
Beklentiye dönüştüğünde değil,
fark edildiğinde ve korunabildiğinde kültür üretir.
EFQM Gönüllü Katkı ve Sessiz Emeği Ölçebilir mi?
Yönetim literatüründe sıkça tekrarlanan bir cümle vardır:
“Ölçmeden iyileştiremezsiniz.”
EFQM, bugün hâlâ en gelişmiş yönetim çerçevelerinden biridir.
Ancak şunu açıkça kabul etmek gerekir:
Gönüllü katkıyı ve sessiz emeği doğrudan ölçemez.
Ama çok kritik bir şey yapar:
farkındalığı artırır.
Bir Avrupa Kalite Ödülü denetimi sırasında yaşanan küçük bir sahne,
bunu benim için kalıcı biçimde somutlaştırmıştı.
Denetçilerden birinin ceketinin düğmesi kopmuştu.
İğne iplik istedi.
Bir süre sonra iğne ile iplik gelmişti;
ve iplik, denetçinin kıyafetindeki ipliklerle aynı renkteydi.
Kimse “aynı renk iplik getir” diye bir talimat vermemişti.
Ama biri, söylenmeyeni duymuştu.
EFQM’in gücü,
insanlara nasıl davranmaları gerektiğini dikte etmesinde değil;
kültürü işaret etmesinde,
görünmeyeni konuşulabilir hâle getirmesinde yatar.
Kapanış: Sessiz Emeğin Gerilimi
Hatalar bastırıldığında değil;
taşınabildiğinde öğretici olur.
Sessiz emek,
bazen bir analiz,
bazen bir uyarı,
bazen de doğru zamanda söylenmiş nazik bir cümledir.
Kendi yolculuğumda,
Turgut Uzer’in söylediği sakin bir cümlenin
görünmeden bırakılmış bir iz olarak kariyerime yön verdiğini biliyorum.
Kendisini minnetle anıyor, rahmetle yad ediyorum.
Sessiz emek görünmezdir.
Ama tam da bu yüzden,
etik olarak korunması gereken bir alandır.
Samih Yedievli 28.12.2025
#ÇağrışımAtlası #SimbiyotikKültür #SessizEmek #GönüllüKatkı #OrganizasyonelKültür
Görsel, Neşet Günal’ın Toprak İnsanları serisinden esinlenerek Synapta tarafından karakalem olarak üretilmiştir.
Symbiotic Culture: Voluntary Contribution – Silent Labor
What truly holds an organization together?
Strategies? Tables? Reported results?
Or the contributions that go unnoticed when everything runs smoothly, yet whose absence is felt first when the system comes under strain?
This essay follows precisely that question.
A Right Born at the Loom: Andon
In industrial history, there is a seemingly small turning point with far-reaching consequences:
the right of textile workers to stop the loom when a thread breaks or a machine malfunctions.
At first glance, this practice appears inefficient.
Production stops, rhythm is disrupted, plans fall apart.
And indeed, at the beginning, that is exactly what happens.
But over time, something else emerges.
Errors are no longer hidden; they become visible at their source.
Problems are not suppressed with temporary fixes but addressed through their root causes.
Short-term disruption turns into long-term trust.
This approach becomes institutionalized in the Toyota Production System as Andon.
Stopping the machine is no longer an individual “authority” but a shared responsibility.
The critical distinction is this:
An error is not treated as a flaw to be punished,
but as an early signal produced by the system itself for self-improvement.
A Manager’s Greatest Fear: Errors Hidden from Them
When errors are not voiced, they do not disappear.
They are merely postponed.
And every postponed error returns later
with a much heavier cost.
Titanic: The Large Consequences of Small Breaches
The common narrative of the Titanic disaster focuses on a single, massive gash in the hull.
Yet official investigations and modern analyses point to a different reality.
The damage was not one continuous rupture,
but multiple openings along the plate seams,
with a total area of approximately 1.1 m².
Leaks of this kind could normally be tolerated by the system under regular sailing conditions.
However, after the collision with the iceberg,
water ingress became simultaneous and uncontrollable.
The problem was not the size of a single defect,
but the fact that several appeared at once.
Small breaches disabled multiple watertight compartments simultaneously.
From that point on, the sinking was no longer a technical failure,
but the outcome of a system that could no longer carry the load.
Vasa: A Known Error the System Could Not Carry
Seventeenth-century Sweden set out to build the most magnificent warship of its time: Vasa.
It was designed as a symbol of power, deterrence, and awe.
As construction progressed, stability problems became evident.
Warnings were raised; tests indicated insufficient balance.
Yet the ship was launched nonetheless.
On its maiden voyage, shortly after leaving the harbor, a light gust caused Vasa to heel.
Water entered through the open gunports on the lower deck,
and within minutes the ship capsized.
The error was known.
But the system could not carry it.
Not Only Speaking Errors, but How They Are Spoken
Voicing errors alone is not enough.
How they are expressed—the tone, timing, and stance—
determines whether the response will be defensive or solution-oriented.
During the years we worked together at KalDer, whenever I raised an issue or pointed out a flaw,
Turgut Uzer once said to me:
“When you say something is wrong, I watch you.
Your calmness gives me the feeling that it can be solved, and it puts me at ease.”
That sentence changed my relationship with errors.
It taught me that speaking about problems is not enough;
one must also create a ground capable of carrying them.
Symbiotic Culture
Symbiotic culture is not a call for everyone to move in the same direction at the same speed.
On the contrary, it is the capacity of individuals who preserve their own rhythm
to coexist while respecting the rhythm of others.
This approach stands on four pillars:
- Independent individual – relational mind
- Small improvement – large impact
- Voluntary contribution – silent labor
- Open intent – indirect effect
This essay focuses on the third pillar.
Voluntary Contribution – Silent Labor
Noticing an error and speaking up,
making a colleague’s work easier,
anticipating a disruption in the system and intervening early with a small action…
None of these behaviors appear in KPIs.
Yet their absence is immediately felt.
Silent labor produces trust.
It sustains continuity.
There is a frequently overlooked point here:
Courtesy itself is a form of voluntary contribution.
Entering the office with a smile, saying good morning,
asking how someone is, or expressing an error without blame—
these are not the rules that hold a system together,
but they keep the system bearable for the humans who carry it.
However, a critical boundary exists:
Silent labor and the behaviors reflecting it must not be moralized.
They generate culture not when they become expectations,
but when they are recognized and protected.
Can EFQM Measure Voluntary Contribution and Silent Labor?
There is a phrase often repeated in management literature:
“You cannot improve what you do not measure.”
EFQM remains one of the most advanced management frameworks today.
Yet one must acknowledge this clearly:
it cannot directly measure voluntary contribution or silent labor.
But it does something crucial: it raises awareness.
A small moment during a European Quality Award assessment made this tangible for me.
One of the assessors had lost a button from his jacket.
He asked for a needle and thread.
After a while, the needle and thread arrived—
and the thread matched the color of the assessor’s suit.
No one had instructed, “Bring the same color thread.”
Yet someone had heard what was not said.
The strength of EFQM lies not in dictating how people should behave,
but in pointing to culture—
in making the invisible speakable.
Closing: The Tension of Silent Labor
Errors become instructive not when they are suppressed,
but when they can be carried.
Silent labor may be
an analysis,
a warning,
or a kind sentence spoken at the right moment.
In my own journey, I know that a calm sentence spoken by Turgut Uzer
left an unseen trace that shaped my career.
I remember him with gratitude and respect.
Silent labor is invisible.
And precisely for that reason,
it is an area that must be ethically protected.
Samih Yedievli
28.12.2025
Note: The visual was produced by Synapta in charcoal style, inspired by Toprak İnsanları (People of the Soil) by Neşet Günal.